Doğmamış Çocuğun Gizli Yaşamı

Her insanın hayata dair hayallerinden biridir anne baba olmak; dünyaya bir can getirmek ve ömrünün geri kalanını onunla birlikte geçirmek…Büyük bir sorumluluk ve emek isteyen bu iş, çocuğa duyulan derin sevgi ile yerini büyük bir mutluluğa bırakır. Ancak her anne baba bilir ki çocuk sahibi olmak biraz da her an onun iyiliği için endişe duymaktır. İşte bu yüzden çocuğumuz doğduğu andan itibaren ona karşılıksız bir şefkatle bağlanırız ve ilk nefes alışıyla birlikte onu korumak adına elimizden geleni yaparız. Ve evet her bebek korunmaya ihtiyaç duyan, ilgi ve sevgimizle şekillenen en masum varlıklardır.
Peki ama dünyaya gelen her bebeğin aynı zamanda 9 aylık bir serüvenin kahramanı da olduklarını hiç düşündünüz mü?
Elbette pek çok anne baba bebek sahibi olacağını öğrendiği andan itibaren bebeğin anne karnında iyi gelişmesi ve zarar görmemesi adına pek çok önlem alır; anne kendini yoracak işlerden uzak durur, iyi beslenir, dinlenmeye daha çok özen gösterir. Bütün bunlar bebeğin anne rahminde tutunabilmesi ve sağlıkla yetişebilmesi adınadır.
Ancak bilmeliyiz ki 9 aylık süreç içerisinde bebek yalnızca bedensel olarak değil, psikolojik olarak da gelişir. Tıpkı dünyaya gelmiş bir bebek gibi çevreyi algılar, annenin duygu ve deneyimlerinden etkilenir ve hatta tüm bunlara tepki verir.

Peki ama santim santim, gram gram gelişen bir bebek bulunduğu çevreyi, duyguları ne kadar algılar ve tepki verebilir?

Bu noktada, bebeğin anne karnındaki psikolojik gelişimini araştırma ve gözlemlerin sonuçlarına dayanarak anlatan bir kaynak olan “Doğmamış Çocuğun Gizli Yaşamı” konu hakkında; bebeğin yirminci haftada konuşmalara tepki verebileceğini, altıncı ayda duygulardaki değişimi anlayabileceğini ifade ediyor. Üstelik bunu hem hormonlar aracılığıyla hem de hissi olarak yaptığından anneyi birebir algılama ihtimalinin de çok yüksek olduğu göz
ardı edilmemesi gereken bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Yani bir annenin çocuğunun varlığını daha o anne karnındayken benimseyip onunla iletişime geçmesi ve mutlu bir ortamda hamileliğini sürdürüyor olması bebeğin fark ettiği dahası buna rahimdeki hareketleri ile tepki verdiği durumlardır. Ayrıca bu şekilde büyüyen bir bebeğin
doğduktan sonra da sağlıklı ve mutlu bir çocuk olarak gelişimine devam ettiği Doğmamış Çocuğun Gizli Yaşamı’nda araştırmalar ile varılmış sonuçlar arasındadır.

Sağlıklı bir bebekten kasıt yalnızca bebeğin psikolojik sağlığı mı?

Yine Doğmamış Çocuğun Gizli Yaşamı’nda verilen bir bilgiye göre; annenin stresli geçirdiği hamilelik süreci bebeğin kaygılı, güvensiz olmasına sebep olduğu gibi bebekte az yeme ve buna bağlı zayıflık ayrıca bağırsak sorunları olarak da kendini gösterebiliyor. Belki bir çoğumuz için şaşırtıcı olan bu sonuç gösteriyor ki anne karnındaki bebeğin ruhsal olarak iyi olması bebeğin fiziksel gelişimini de etkileyen bir faktör. Kitapta değinilen bir diğer ilgi çekici sonuç ise bebeğin kişiliğinin ilk tohumlarının anne karnında atılıyor olması.

Elbette her çocuğun karakter yapısı kendi anne babasının genlerinden aldıklarını içinde barındırır ancak bunun yanında bebekler daha anne rahmindeyken onlara verilen sevgi ve ilgiyle kendilerine özgü zevkler, tercihler geliştirirler. Kendi çocuğunuzun yada çevrenizdeki bir çocuğun hamilelik sürecini düşünün. Çocukların şimdiki hareketliliği/sakinliği, iştahı ve uyku düzeni arasında mutlaka bir bağ bulacaksınız. Bunu daha da ileriye taşır isek; ileriki yaşlarda çocuğun sahip olacağı mizaç, özgüven, buna bağlı hayat başarısı ile rahimdeki gelişimi arasında bir bağ bulunduğunu göreceksiniz. Bu da bize atılacak her adımın ne kadar kıymetli olduğunu göstermiyor mu?

Bu açıdan bakıldığında hamilelik sürecinde yaşanılan her olay anne babalar için tedirgin edici olması mümkündür. Ancak bilinmelidir ki insan hayatı iniş çıkışlarla doludur ve her daim iyi hissetmek mümkün değildir. Yani bir anne adayı da 9 aylık dönemde hüzün, stres, umutsuzluk gibi duyguları bu iniş çıkışlara bağlı olarak hissetmesi olasıdır. Bu durum bir yetişkin için ne kadar normal ise anne karnındaki bir bebek için o kadar normal hatta gereklidir. Bu tarz duyguları
hissetmek ve buna hazırlıklı olmak çocuk için kendini koruma güdüsünü geliştirir. Bebeğe olumsuz etki edebilecek olan stres yada üzüntü ise sürekli olanlardır. Yani annenin çocuğun varlığını reddettiği ya da hamilelik boyunca yoğun strese maruz kaldığı durumlarda bebek olumsuz etkilenir. Doğan çocuk huzursuzluk, ,sürekli ağlama gibi zor davranışlar sergileyebilir.

Özetle söylemek gerekirse; rahim çocuğun ilk dünyasıdır ve bu dünyanın nasıl kurulduğu çocuğun geleceği dünyayı etkiler.

Bu aşamada bir babanın rahimdeki bebeği üzerindeki etkilerinden bahsetmekte de fayda var. Bilinenin aksine hamilelik sürecinde bebeğin gelişimi yalnızca annenin mesul olduğu bir konu değildir. Babanın gerek anneyle gerek bebekle, dokunma ve konuşma yoluyla, kurduğu bağ bebeğin daha mutlu ve huzurlu olmasına katkıda bulunacaktır. Bu bağ, bebek doğduktan sonra artarak devam edecek olan bağın ilk adımlarıdır. Çünkü bebekler rahimde duyduğu sesleri hatırlayabilme yeteneğine sahiptirler ve babalarının seslerini de hafızalarına kaydederler. Doğum sonrasında bu durum, babanın sesiyle sakinleşme ya da ona daha çabuk adapte olma ile kendini gösterir.

Ya doğum?

Acısıyla tatlısıyla tamamlanmış 9 ayın ardından bebek ve anne için önem arz eden bir diğer olay ise doğum anıdır. Doğumun yöntemi, zor ya da kolay oluşu hem hamileliğin seyrinden etkilenir hem de doğum sonrasındaki bebeğin durumunu etkiler. Kitap bu konuda; normal doğumla dünyaya gelen çocukların duygusal açıdan daha avantajlı olduğunu ifade eder. Çünkü çocuk anneyle tensel temasını kurarak ve doğumun hem sancılı hem de mucizevi sürecini yaşayarak dünyaya gelmiştir. Elbette bu durumun istisnaları olacaktır ancak bir bebeğin, aksi bir sorun olmadığı sürece, doğal yollarla dünyaya gelmesi hem anne hem de bebek açısından en sağlıklı olanıdır.
Bebeğin doğumuyla birlikte hamilelikte tohumları atılan bebekle bağ kurma süreci; onu besleme, ihtiyaçlarını karşılama, onunla vakit geçirme yoluyla güçlenerek devam eder. İlk adımı, ilk kelimesi, ilk yaşı ile taçlanan gelişim süreci gerek doğum öncesinde gerekse doğum sonrasında ebeveynlerin çocuğuna verdiği güven ve huzurun meyvesidir.

Doğmamış Çocuğun Gizli Yaşamı, bebeğin anne rahmindeki gelişimini, doğumu ve ilk bakımı bu şekilde psikolojik olarak ele alır. Konusunu araştırma sonuçları ve yeni doğanlarla birebir etkileşimi olan meslek gruplarının gözlemleri ile destekleyerek açıklayan faydalı bir kaynak niteliğindedir.

Kitap: Doğmamış Çocuğun Gizli Yaşamı, Thomas Verny